Bir bahar çaldık yarınlara
Köklerimizi kopara kopara
Küllerin
Tozun
Toprağın içinden
Yine yıkanarak çıktık seher vaktine
Ayaz jilet kesiğidir kulaklarımızda
Ağıtlarımız Safa ve Merve arasında yankılanır
Sırlar İsmail’in ağıdında
Dudaklarımız çatlayana kadar
Nidalar yükseldi gök kubbeye
Azın çok ettiği günlerimiz zemzemi andırır ve yitirilip gidenler
Bizlere seslenir derinlerden
İnsan bin bir tohum hazinesi
Zehirler ve şifalar
ve hepsini yenen iki muzaffer
Umut ve yaşama isteği belirir gözlerimizde
Elbette buruk, elbette hüzün gecesi
Bir kırlangıç göçer şimdi
Yüreklerimizden
Başka baharlar getirmek için
Çoğalıp yurduna döner güneş ışıklarıyla
Kanat çırpar
Bir gelincik çiçeği taşır pençesinde
Çocuklara sunmak için