I
İnsan en ücrasıdır
En ücrasındadır bir melek kıskanması
Geceleyin balkonlarda kıvranmalarını dinledim
Şehrin huzursuz misafirlerinin
Yıldızları yakarak boşaltan gırtlaklarına
Tütünü yaralarına basıp
Hasreti mektuplardan koklayamadın
Kasveti akşam üzeri çavdar tarlalarından
Bilenmedin at sırtında yıldızlı ufuklara
Romanlarda yatıştırdın maziyi
Her satırına bin hülya bırakıp
Seni uzak diyarlara ayartan kelimeleri
Bir an olsun yutkunmadan dolaşmadığın kaldırımlarda
Yürüyen petrol iskeletlerini omuzladığında
Üstünde bir meşe gölge biliyorsun
Beton apartmanların yağmur saçaklarını
Hendese hesaplarının
Yıllanmış komalı bulantısını da
Giyinmiş çıplaklardan geçtin
Çocukların annelerini doğurmalarından
Mecusi ateşinin kaderini anımsamada zaman
Paralel bir evrende beyaz saraylar yıkıp
Sadece rengen kirden ayrılmış
Buda yogasından bir dinginlik çehresinde
İçinde kokan ölü çocuklar
Paralel bir evrende
Kara bulutlara sarıldın gökyüzünde
Göğün yüzüne kara lekeler çaldılar
Mürekkebi fabrika bacalarından damıtıp
O bulutlar boşaldı gelinliklere
Takımdan elbiselere
Telefonlara sarılıp kameralara ağladılar
Ağlamadan kara bulutlara bakıp
Gökten sükût abideleri inmiyor beklemekle
Yıllar önce yazılmış o reçeteler nerededir
Gözlerime abanan mor kılcalları patlatın
II
Güneş şehre kasvet yağdırır
Geceler gün ışığı
Dalgalar yıldız tozlarını getirir yüzüme
Ayın ağmasını beklerim
Ay hep siyah bir şırıngayla gelir
Eczalanırım kayalıklarda
Sükût abidesi reçete yansıması
Çölün kızgın kumlarında dolanan bir kalp
Yıkandı çoktan nurdan pınarlarla
Bir aslan mızraklandı sahralarda
Bir yay yığdı çağı ayaklarımıza
Bir evden bir kurban yeterdi
Hurma yaprakları dizlerini anca geçerdi
Ellerimiz ellerinizin üzerindedir de
Zihnimizde maddenin urganları
Ağladıkça kanlandı gözyaşlarımız
Dizimiz toprakta yüzümüzde parçacıklar
Parçalandık geceleyin
Sükût abidesi reçeteye kan bulaşması
Doların renginin suya dağılması
Kalplerin birikintilerde yeniden yıkanması
Avlularında topallayıp Şehzadebaşı’nın
Vaka
Değil çıngırak sesi, arı vızıltısı
Armağan modern kesikler sızısı
Kandı o reçetenin diyagramı
Taşları ciltlerden çıkarıp yüreğine bağladın
Tetikteydi kafamız gül muştularından