Kış gelir
Üleşilmez çoraklara
Kaması belinden düşmez bir oğlanım
Bulut birikmiş bey yamacında
Nedendir kılıç çalamaz olmuş atam
güz döşeğinde elleri
-Ve derler ki –
Sayılı gün
Sarılı yara
Çabuk geçer
Derler ki uçar gider acı
Ne yara geçti babamda
Ne gün geçti seni görmem için
Acem pazarında hapsolmuşum
Heybemde soluğun
Uykuyu senle ikna ediyorum
Ki üstelik
Kınım günbegün baş ucumda
hiçbir bedeni lağvetmeden
Tortulaştırarak özleme vuslat ekiyorum
Biçtiğim her acı namına namzet
Kaması belinden düşmez bir oğlanım ey güzel!
Atam Fars dolayında kılıçlandıydı
-Diyarlar ki büyükçe şehirler var –
Hükmümüze girdiydi de gönlümüze girmediydi
Han okunun düştüğü yere kurduydu otağını
Benim gönlüm oku sana düştü ey güzel!
Sarı papatyaları yeşertirken heybemdeki soluğun
Beni tahayyüle zahmet etme sen
Düşlerinin eriştiği yerde ilga olurum
Yalnız tulpar anlar beni
Bir onla süzülürken göklerdeyim
Bir de sen süzülürken usumda
Hangi sema bana kolun açmaz ki?
Tulpar
Cenk yoldaşım
Tek sırdaşım tulpar
Gökyüzüne sevdalı atım
Başka kubbelere gök demiyor
Nasıl desin
Tanrı dağları varken Fars yarlarına yurt
Ve ben nasıl olayım
Yar beklerken beni başka yere yâren
Birgün ey güzel!
İnen ilk yağmura ben adımı söylerken
-Taarruz emri çalınır tuğlarda-
Kılıçlar çekilir
Babalar ölür
Kalan kalır
Tulpar şahlanır aya karşı
Cenk biter sonrasında ve belki
Sunulanı iade eden bir mutlu olurum
Ya da belki bir gün ey güzel!
Han durur
Kan kurur
Ve tulpar şahlanır sana karşı
Ay tutulur hevesinden
Dörtnala sevdaya kanatlanırken ben!