Mete Almalı – Hasat
Mete Almalı – Hasat

Mete Almalı – Hasat

“Muhtar ağa yetiş, aşağı çoraktaki tarlayı yakmışlar” dedi nefesinin hesabını şaşıran vaziyetteki çocuk. Ritmik hareketlerle inip kalkan göğüs kafesi yüzündeki ifadeyi destekler nitelikteydi. Çocuğun ayaküstü sahnelemiş olduğu tek kişilik gösteri cami cemaatini biraz önce yerine getirip cennet için bir kupon daha kazandıkları namazdan daha fazla etkilemiş görünüyordu. Hepsi olayın aslını araştırmak için acele adımlarla birer detektif edasıyla yollandılar olay mahalline. Olayın başkahramanı -aynı zamanda tarla sahibi- muhtar ise donuk bakışlarla etrafını izlerken evine doğru yöneldi. İşte bir yarışçı daha geliyordu toprak yolun tozunu havaya karıştırarak. Gelen oğlu Cavit’ti. Bugün bütün ulaklar muhtar için çalışıyordu. Oğlunu görünce uçurumun dibinde intihara teşebbüs eden bir meczup gibi hissetti kendini. Bazı intiharlar uçuruma tırmanarak oluyordu işte. Cavit’in gözlerinde gördüğü öfke kundakçıya gerek kalmadan tüm köyü yakacak cinstendi. “Baba kim yapar bunu, hangi kansız? Söyle de hesabını göreyim!” Sakallarının fırçaya dönen kıllarını karıştıran ihtiyar “Yakında kokusu çıkar, bekleyelim hele” demekle yetindi. Oğlunu savuşturan muhtar köyün öte tarafında çıkan yangının korunu içinde yaşıyordu. Küller yeniden hareketlenmişti. Eve varıp sekiye oturdu. Gaz lambasının titrek alevi, çevresinde dolup boşalan kalabalıktan soyutlanmasını sağlıyordu.

“Bir kör gece yaktılar beni,
Yükselen dumana kattılar beni
Mahvolasın herif koydun da gittin
Ocağımı yakıp oğulsuz koydular beni."

Muhtar kulağına çalınan sesleri herkes duyuyor mu diye odadakileri telaşla kolaçan etti. Evdekiler kendi âlemlerinin ipine sarılmıştı. Köyün arşivinde yangında ölen çocuk olarak kaydedilen bebek Cavit’ten başkası değildi. Günahının kefaretinin bir tarla ile karşılanmasına sevinse mi felaketlerin devamının geleceği ihtimaline üzülse mi bilemedi muhtar. Hasat mevsimi başlamıştı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir